Pages

Subscribe:

7.23.2013

Yiyecek Bağımlılığı ve Otizm

Annelerin çocuklarının beslenmesi konusunda gösterdikleri hassasiyet evrensel boyutta bir annelik davranışıdır

Otistik çocuklar sıklıkla yiyecek konusunda aşırı seçicilik gösterirler.

Annelerin çocuklarının beslenmesi konusunda gösterdikleri hassasiyet evrensel boyutta bir annelik davranışıdır. Öyle ki, çocuğunun yediği yiyecek miktarı ile tatmin olan anne sayısı hastalık halleri dışında yok denecek kadar azdır. Öte yandan, çocukluk çağı tatlı yiyecekler ve abur cubura olan düşkünlüğün had safhada olduğu kısmen seçiciliğin alışılagelmiş bir davranış olduğu bir dönemdir. Bu dönemde, ayrıca, çocukların asla el sürmediği örneğin bamya gibi bazı simgesel yiyeceklerin varlığı da bilinen bir gerçektir. Kısacası çocukluk döneminde, çocuğunun yediği miktarla tatmin olmayan anne ile yaşamının yiyecek konusunda en seçici dönemini yaşayan çocuk karşı karşıyadır.

O nedenle, az önceki ‘otistik çocuklar yiyecek konusunda aşırı seçici davranırlar' cümlesi otistik çocuğu olmayanlarca eksik anlaşılmaya açık bir cümledir. Çünkü buradaki AŞIRI zarfında abartı yok hatta durumun vehametini anlatma konusunda bir yetersizlik vardır. Şöyle ki; otistik çocuğun yiyecek konusunda gösterdiği seçicilik dayanılması mümkün olmayacak boyutta zorlayıcı bir davranıştır.

Bu durum çocuk için zorlayıcıdır. Her ne kadar otizm çocuğun duygu ve düşüncelerini anlatmasına engel olsa da, çocuk bu zorlayıcılığı davranışları ile anlatır. İstemediği yiyeceği değil yemeye zorlanması daha görüntüsü ve hatta sadece kokusunu hissettiğinde çocuk hırçınlaşır, kendini yerden yere atar, elleri ile başını yumruklar, başını yerlere duvarlara vurur, karşısındakini ısırır. Bu tam anlamı ile bir krizdir.

Bu durum aile için zorlayıscıdır. Doğal olarak bu sahnelere tahammül etmek, söz konusu çıcuk bir başkasının çocuğu olsa bile tahammül dışıdır. Buna bir de 2-3 yiyeceğin dışında her şeyi reddeden çocuğunuzu yeterince besleyememek gibi bir annenin dayanamayacağı bir duygu ilave olunca , otizmin AŞIRI seçiciliğinde AŞIRI zarfının yetersizliği yeterince anlaşılmış olur.

-Açık büfesi olan bir lokanta işletiyorum. Lokantamda envayi çeşit yiyecek var. Fakat 5 yaşındaki otistik oğlumun ağzına yıllardır kurumuş bayat ekmekten başka bir şey sokamıyorum. Düşünebiliyor musunuz? Ben ona daha bir lokma karpuz bile veremedim.

Otistik çocuğun yediği gıdalar en sıklıkla süt bisküvi kola çikolata ve muzdur. ‘Hadi sırf bunları yesin yeter ki karnı doysun ‘ kabulüne gelseniz de sorun burada bitmez… Çünkü çocuğun bu yiyeceklere gösterdiği davranış takıntı şeklindedir. Çocuk bu besinlerle uyur, bu besinler olmayınca kıyametler koparır.

- Arabamızı park ettiğimiz garaja gittiğimizde, dört yaşındaki oğlum koşarak bir arabanın altına sürünerek yüzükoyun girdi. Onu zorla ve biraz da çekiştirerek arabanın altından çıkardığımda gördüğüm manzarayı hatırladıkça hala gözlerim yaşarıyor diye anlatıyordu baba şimdi size aktardığım bu yaşanmış olayı her anlatışım da benzer şekilde gözlerim dolarak. Çocuğum toprağa karışmış kraker parçalarını yemeye çalışıyordu.

Otistik çocukların süt ve tahıl ürünlerine gösterdikleri bağımlılığın nedeni nedir? Bu bağımlılığın sigara, alkol, ilaç, madde bağımlılığı ile ilişkisi var mıdır? Depresyonda aşırı yemek yeme bağımlı davranışına yönelmek ile otistiklerin bu takıntılı yiyecek seçiciliğinin ortak noktaları olabilir mi? Konu daha da genişletilerek bu bağımlılık davranışları ile kumar bağımlılığı arasında bir paralellik kurulabilir mi?

Blum ve arkadaşları sigara, alkol, madde ve yiyecek ya da kumar gibi bağımlılık davranışlarını ‘ödül yetersizliği sendromu olarak aynı başlık altında toplamışlardır.* Canlının depresyon ve bunun gibi diğer başka nedenlerle ödülsüz kaldığı dönemlerde benzer bağımlılık davranışlarının ortaya çıktığını öne sürmüşlerdir. Davranışbilimde nedir ÖDÜL? Beyindeki ödül merkezleri uyarıldığında bir davranışı dakikada yüzlerce kez tekrarlayan hayvan çalışmaları göstermiştir ki ‘ ödül ' beyinde merkezi olan ve onu elde edebilmek için bir canlının bıkmadan usanmadan bir davranışı dakikada yüzlerce kere yorulmadan tekrarlayabileceği kadar önemlidir. Davranışbilim tüm canlı davranışlarının doğumdan sonra yaşanarak edinilmiş tecrtübeler ile öğrenildiğini iddia eder. Canlı yaşayarak edindiği davranışların kendi yararına olanlarını tekrar etmeye yararına olmadıklarınna kannaat getirdiklerini bırakmaya yönelir. Canlının yararına olan davranışlar tekrarlamayı hak kazanmış davranışlardır Yani davranışbilim terminolojisine gore ödüllendirilmiş davranışlardır. Böylece , giderek canlının yaşamı boyunca ödüllendirilmiş davranışlardan oluşan bir davranış repertuvarı oluşur. Doğa sadece 8 davranışı ki, bunlar arasında suya besine oksijene yönelmek gibi yokluklarında yaşamın tehlikede olacağı davranışlar sayılabilir, sonradan öğrenilecek davranışlar olmaktan çıkarmış bunları doğum ile birlikte canlının sahip olacağı olmazsa olmaz davranışlar arasına koymuştur. Yani bu 8 davranış canlıların özünde vardır sonradan öğrenilme tehlikesine atılmayacak kadar önemlidirler. Yokluklarında yaşam devam edemez. Suya besine oksijene yönelmek gibi yokluğu yaşamı tehdit eden ve tek hücreli canlılardan insan gibi ileri canlılara kadar tüm canlıların olmazsa olmaz biçimde sahip olduğu bu 8 davranıştan biri de ‘ ödüle yönelmektir'

Doğaldır ki su besin ve oksijene yönelmek canlının yararına olan bir davranıştır. Canlı ‘ödül' niteliğinde olan bu davranışların farkına varamazsa ya da davranışbilim terminolojisi ile ‘ödüle yönelemezse' yaşamı devam edemez. İşte davranışbilim açısından yukarıda sözü edilen ‘ödül' bu anlamda canlıya yararlı davranışlar anlamındadır. ‘ödüle yönelmek ‘ de canlının kendi yararına olanı farkedebilmesi ve one yönelmesi anlamını taşır.

Bağımlılık davranışlarını ‘ödül yetersizliği olarak niteleyen Blum ve arkadaşlarının sözünü ettiği ‘ödül' işte bu anlamda ödüldür. Ödül yetersizliğinde kişi ödülsüzlük içindedir ya da ödül niteliğindeki olguların farkına varamamakta ve ödül aramaktadır. Bu nedenle ödül niteliği taşıyan davranış ya da maddelere yönelmektedir. Bazı ilaçlar sigara ve uyuşturucu maddeler doğrudan beynin ödül sistemlerine bağlanarak ödül niteliği taşırlar. Burada artık canlının yararına olmaları gerekmez çünkü bazı maddeler canlıya yararlı olmaları koşuluna gerek kalmadan doğrudan ödül merkezini uyarma etkisi ile ödülsüzlük durumunu ortadan kaldırabilirler. Ödül algılaması azalmış olan kişi bu sistemlerini uyararak kendine ödül yaratma çabası içinde bu maddelere ya dab u maddeleri sağlayacak davranışlara yönelir. Yaşamsal önem taşıyan bir mekanizmasında sorun olan söz konusu kişiye işte bu nedenle hiçbir telkin hiç bir öğüt ona ödül niteliği taşıyan davranıştan alakoyacak nitelikte olamaz. Kişi ısrarla ve hatta kendisi vazgeçmek istese bile söz konusu davranışı tekrarlamaya devam eder.

Blum ve arkadaşları bu kadarla da kalmamış bağımlılık davranışı gösteren kişilerin bir kısmanda DRD2 geninin yok olduğunu göstererek savlarını kanıtlamışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız